Hakikat: Truth vs Post-Truth

Bu yolculukta, hakikat kavramını sorguluyoruz. Hakikat nedir? Hakikat gerçek midir? Hakikat önemsizleşirse ne olur? Bu soruların cevaplarını arayacağımız yolculukta bize rehberlik edecek kitap, Yalın Alpay’ın “Yalanın Siyaseti” olacak. Kitapta hakikat şöyle tanımlanıyor: “Hakikat, şeyler ile onlara ilişkin yargılar arasındaki uygunluktur.” Örneğin, “dünya” gerçektir çünkü varlığı kanıtlanabilir. “Dünya yuvarlaktır” ise hakikattir, çünkü bunu gözlemleyebiliriz. Ama dünya düz diyenler de var, değil mi? Peki, buna ne diyeceğiz? Basitçe yanlış diyebiliriz.

Ancak, dünya düz diyenlerin sesi daha çok çıkarsa ne olur? Ya doğruların yerini yalanlar alırsa? Ya hakikat önemsizleşirse? Bu ifade ilk bakışta garip gelebilir ama aslında son yıllarda yaşadığımız bir durumu çok iyi özetliyor.

Bu duruma post-truth diyoruz. Post-truth, gerçeklerin değil duyguların ön planda olduğu bir durumdur. Peki, nasıl ortaya çıktı? Post-truth’un ortaya çıkmasının birçok nedeni var ama bu yazıda en önemlilerinden bahsedeceğim: İnsan doğası, tarih ve teknoloji.

  • İnsan Doğası: İnsanlar, doğuştan gerçekleri aramak yerine kendilerini iyi hissetmek ister. Gerçekleri sorgulamak yerine kendi görüşlerini doğrulamak, kendi hayal güçlerini yaratmak isterler. Örneğin, ejderhalara, vampirlere, zombilere inanabilirler.
  • Tarih: Tarih boyunca insanlar gerçekleri değiştirmeye ya da yaratmaya çalışmışlardır. Gerçekler, siyasi amaçlar ve propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Örneğin, Nazi Almanyası’nda Hitler’in Yahudileri suçlaması ya da Sovyet Rusya’da Stalin’in rakiplerini ortadan kaldırması buna örnek olabilir.
  • Teknoloji: Teknolojinin gelişmesiyle birlikte insanlar bilgilere daha kolay erişmeye başladılar, ancak aynı zamanda daha çok yanlışla veya yalanla karşılaştılar. Bu da toplumun daha çok kutuplaşmasına ve güvensizleşmesine neden oldu. Sosyal medyada sırf daha fazla tık alabilmek için yalan haberlerin yayılması ya da deepfake videoların ortaya çıkması bunun örnekleridir. Kitapta şöyle diyor: “İnternet ve sosyal ağlar sayesinde, daha önce hiç sesi çıkmayan bir sürü budalaya konuşma hakkı verilmesi ve böylece herkesin doğru olsun olmasın kendi beyanlarının ve görüşlerinin tanıtımını yapıyor olması.” Bu, sosyal medyayı tanımlıyor gibi, değil mi?

Post-truth’un dünyadan bazı örneklerine bakalım:

Medya ve bilgi kirliliği: Medya organları, reyting ve tıklanma oranlarını artırmak için sansasyonel ve doğruluğu şüpheli haberler yayımlayabiliyor. Bu durum, toplumda yanlış bilgilerin hızla yayılmasına ve bireylerin yanlış yönlendirilmesine neden oluyor. Bilgi kirliliği, insanların doğru bilgiye ulaşmasını zorlaştırıyor ve toplumun genel bilgi seviyesini düşürüyor. Medya okuryazarlığının yetersiz olduğu toplumlarda, bu durum daha da belirgin hale geliyor ve toplumsal kararların sağlıklı bir şekilde alınmasını engelliyor.

İklim değişikliği inkarı: Bilim insanlarının büyük çoğunluğu iklim değişikliğinin gerçek olduğunu ve insan faaliyetlerinden kaynaklandığını söylerken, bazı kişiler ve gruplar bunu reddediyor. İklim değişikliğinin bir aldatmaca olduğunu, bilim insanlarının bu konuda yalan söylediğini iddia ediyorlar. Bu inkar, fosil yakıt endüstrisinden destek alan bazı medya kuruluşları ve politikacılar tarafından da körükleniyor. İklim değişikliği inkarı, bilimsel kanıtların göz ardı edilerek duygusal ve kişisel çıkarların ön plana çıkmasını temsil eden bir post-truth örneğidir.

Post-Truth ile Mücadele

Peki, post-truth ile nasıl mücadele edebiliriz? İşte bazı öneriler:

  1. Düşünce Balonumuzdan Çıkmalıyız: Sadece kendi görüşümüzü doğrulayan kaynaklara değil, farklı görüşleri de dinlemeliyiz. Farklı bakış açılarına saygı duymayı ve ortak noktalar bulmayı öğrenebiliriz.
  2. Bilgi Kaynaklarımızı Sorgulamalıyız: İnternet ve sosyal medyada karşılaştığımız her bilgiye inanmamalıyız. Bilginin kaynağına, güvenilirliğine, tarihine bakmalı ve doğruluğunu başka kaynaklarla karşılaştırmalıyız.
  3. Mantıklı Akıl Yürütme Becerilerimizi Geliştirmeliyiz: Siyasetçilerin ya da liderlerin söylediklerini eleştirel bir şekilde analiz etmeli ve onların kullandıkları safsataları fark etmeliyiz.

Hakikati aramak ve savunmak, post-truth dünyasında her zamankinden daha büyük bir önem taşıyor. Hep birlikte daha bilinçli ve doğru bilgilere dayanan bir dünya inşa edebiliriz. Birlikte düşünmeye, sorgulamaya ve öğrenmeye devam edelim. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere…

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Kategoriler

Takip İçin

More Posts