Bi Yolculuk’a hoş geldiniz. İlk yazımı sizlerle paylaşmanın heyecanını taşıyorum.
Bu yazıda bana her günümde olduğu gibi olmazsa olmazım kahve (-ler) eşlik edecek. Gerçi sadece benim yazımda değil, yüz yıllar önce Giuseppe Gioachino Belli’nin satırlarına da konu olmuş.
“Bu dünyanın insanları tıpkı
Kahve değirmenindeki kahve çekirdekleri gibidir;
bir önce, bir sonra,
bir diğeri onun peşi sıra,
hepsi yol alır aynı kadere.”
Belli’den ne şahane bir metafor.. Kahve değirmeninde dönen çekirdekler gibidir hayat. Her birimiz farklı zamanlarda, farklı yerlerde doğmuş olsak da, ortak olarak hepimiz aynı sonu paylaşıyoruz. Burda üzerinde duracağımız şey “son” değil tabi, aradaki “süreç”.
Hikayelerimiz durmaksızın öğütülürken, çekirdeklerimize noluyor acaba? Bu sefer de birkaç yüz yıl önceye değil de birkaç bin yıl önceye gidelim. Sokrates der ki: “Kendini bil”. Delphi’deki Apollo Tapınağı’ndaki haliyle “Gnothi sauton”. Latincesi “Nosce te ipsum”. Şu anki evrensel dille ise “Know thyself”. Daha da çoğaltırım ama bence kafi 🙂 Belki de bazen her dilden duymak, onun gerçekten içimize işlemesini sağlar ya da belki de sadece ego boost için… Ufak eğlencemi kenara bırakıp konuya döneyim. Socrates’in bu öğüdü, hayatın değirmeninde döndükçe her birimizin içindeki çekirdeğin mahiyetini keşfetmemiz için zihinsel bir ayna tutuyor. Bu basit gibi görünen iki güzide kelime, derin bir öz-farkındalık ve kendini gerçekleştirme yolculuğunun kapısını aralar. Tabi o kapının yerini biliyorsak ve bide bi anahtara sahipsek bu durum geçerli. Çokça kez sonraki adım için cevap -bilmiyorum- iken zor bir yolculuk.
Bi kapımızın ve anahtarımızın olduğunu varsayalım. Kapıyı araladığımız bu süreç, kendi derinliklerimize dalmak ve orada saklı duran çeşitli katmanları ve dürtüleri ortaya çıkarmaktır. Kahve çekirdekleri nasıl öğütüldükten sonra karmaşık tatlarıyla tanınacak bir kahve haline geliyorsa, biz de yaşamın karşılaştırdığı deneyimlerle kendimize özgü aromalara sahip oluyoruz. Bu öğütme süreci, kahve çekirdeklerinde olduğu gibi, bizi bazen zorlar, bazen de acıtır. Ama aynı zamanda bizi dönüştürür ve geliştirir. Kendini bilme/anlama yolculuğu, bizi sadece bireysel olarak değil, kolektif olarak da ileriye taşır. Birbirimizin hikayeleri ve deneyimleri aracılığıyla öğreniriz. Belki de en önemlisi, bu süreçte gerçekten “biz” olma fırsatını buluruz. “Bi Yolculuk”un içinde, kendi bireysel aromalarımızı keşfederken, bu yolculuğun bizlere kattığı derinlikleri ve zenginlikleri de öğrenme şansını elde ederiz.
İşin özü, Belli’nin şiiri ve Sokrates’in deyişi aracılığıyla, “Bi Yolculuk” fikri, bana hayatın kaçınılmaz döngüsü içinde nasıl anlam bulabileceğimizi, nasıl birbirimizi anlayabileceğimizi ve nasıl daha bilinçli bir şekilde yaşayabileceğimizi düşündürtüyor. Hayatın değirmeninde öğütülen her bir çekirdeğin hikayesi, elbette benim de yolculuklarıma aday. Kimi zaman psikoloji veya tarihten bahsederken, kimi zaman NBA’deki playoff heyecanından, Formula 1’deki Ferrari pit stoplarından ya da elektrik sektöründen konu açılabilir.
“Bi Yolculuk”ta kalın.